Gün geçmiyor ki gazetelerde soyu tükenen hayvanlar ve bitkilerle ilgili bir haber okumayalım. Ne yazık ki soyu tükenen bir canlıyı geri getirmek mümkün değildir. İnsanlar bir taraftan buna engel olmak üzere tedbirler alırken diğer taraftan da teknolojinin gelişmesi, nüfusun çoğalması gibi nedenlerle birçok canlı türünün soyu tehlike altına girmektedir. Günümüzde yalnız canlıların soyu tükenmiyor. Bir çok sanatkarın, teknisyenin yıllarca çalışıp bulup yaptığı, yaratığı o günün teknolojisine göre çok mükemmel olan bir çok makina, ve ekipman da yok olup gitmektedir. Üniversitede kullandığımız, hesap yaptığımız sürgülü cetvelleri, daha sonraları kullanmadığımız Facit hesap makinalarını bu günün gençlerine eğer elimizde bir örneği yoksa nasıl anlatacağız? Bir örneğini göstererek, nasıl çalıştığını anlatsak çok daha iyi olmaz mı? 

Bugün yüzyıllarca önce yaşamış insanların yaptığı heykeller, kullandıkları eşyaları merak ediyoruz. Tonlarca toprağı kazıp temizleyip bir şey bulmaya çalışıyoruz. Bulduklarımızı müzelerde teşhir ediyoruz. Bundan 100 yıl veya 50 yıl önce yapılan makinelar da ileriki yıllarda o günün insanları için büyük bir merakla izleyecekleri, görmek için yüzlerce kilometre yol kat edecekleri nesneler olma ihtimali vardır. 

Yüzlerce yıl önce kurulmuş şehirler, toprak altında kalarak büyük ölçüde yıllar içinde insanların yapacağı tahribatdan kurtulmuşlardır. Günümüzde birçok insan eskinin kıymetini bilmiyor. Yıllarca kullanılmış, insanlara hizmet etmiş, o günün teknolojisine göre harika makinalar, görevlerini tamamlayıp yerlerini yeni makinalara terk ettikleri anda kendilerini bir hurdacının deposunda buluyorlar. Sonra da eritilip yok ediliyorlar. 

Ben yıllarımı teneke kutu yapmakla geçirdim. Bu sanayinin Türkiye'de kurulmasına öncülük etmiş, yokluklar içinde bu sanayinin temellerinin sağlam atılmasını sağlamış büyüklerimizin isimlerinin unutulması, kutu yapmakta kullandıkları makina ve teçhizatın yok olması beni üzüyor. Biraz daha geç kalınırsa çok az sayıda kalmış makina ve teçhizatta yok olup gideceğini düşünüyorum. Bunun için bir müze kurmaya ve Türk teneke ambalaj sanayi tarihi ile ilgili bir kitap yazmaya karar verdim. 

İnşallah bu müzenin kuruluşu ve meslektaşlarımızın bundan sonra bu müzeye yapacakları katkılar ile hem geriye kalmış ve teneke ambalaj sektörünün tarihine tanıklık etmiş makina ve teçhizatı bir arada gelecek nesillere sergilemek fırsatını yakalar, hem de bu sektöre emek vererek bugünlere gelmesini sağlayan herkesi anar ve onurlandırabiliriz. 

Önce bir kitap fikri ile başlayıp müzeye dönüşen bu projenin başlamasında önemli rol oynayan Selim Beceren'e, müze fikrine destek verip sahiplenen ve gerçekleşmesi için emek veren Amaç Öner'e, müzenin yerleştirilmesinden tutunda, temizliğine kadar her aşamasında çalışan tüm Öntaş personeline ve özellikle koleksiyona değişik kutu numuneleri katılmasını sağlayan Aydın Ural, Ahmet Palamutçu, Ali Şenhan, Nebibe ve Nejat Akçalı, Murat Feza ve Hüseyin Elbüken'e,  makine , resim ve bilgilerini benimle paylaşan tüm meslektaşlarıma ve dostlarıma, sergi alanının tekrar düzenlenmesini sağlayan  Mimar Meltem Kalya ve ekibine,  müzenin kurumsal kimliğini oluşturan Etycat Reklam Tasarım Çözümleri'nin tüm çalışanlarına, koleksiyonun gelişmesi içi gerek yurt içinden, gerek yurt dışından destek olan,  fikir ve görüşleri ile bizleri hiçbir zaman yalnız bırakmayan herkese bir kez daha TEŞEKKÜR etmek isterim.

Saygılarımla;
Ercan ÖNER